Siyasette Umudu Canlı Tutmak

Türkiye siyasetinde gündem her zaman hareketli. Partilerden gelen açıklamalar, meydanlarda yükselen sesler, kimi zaman da ekranlarda tansiyonu yükselten diyaloglar…

Abone Ol

Bütün bunlar, bir yönüyle demokrasimizin canlılığını gösteriyor. Farklı görüşlerin ses bulması, ülkenin geleceği hakkında söz söylenebilmesi kıymetlidir. Ancak bu yoğunluk içerisinde zaman zaman nezaketi kaybettiğimiz, öfkenin öne geçtiği anlara da şahit oluyoruz. İşte tam bu noktada siyasetin asli amacını hatırlamak gerekiyor: toplumun ortak ihtiyaçlarına çözüm üretmek.

Bugün ülkemizin önünde çözülmeyi bekleyen pek çok mesele var: Ekonomide istikrar, gençlerin geleceğe güvenle bakabilmesi, çevre sorunlarıyla mücadele, göç yönetimi, adaletin hızlanması ve toplumsal huzurun güçlenmesi… Bu sorunların hiçbirini tek başına bir parti ya da tek başına bir görüş çözemeyecek kadar büyük ve çok boyutlu. O yüzden siyasetin “kazanan–kaybeden” ekseninden çıkıp, “hep birlikte kazanma” anlayışına yönelmesi artık bir zorunluluk.

Son yıllarda toplumda farklı kesimlerin ortaklaştığı en önemli noktalardan biri, siyasi kutuplaşmadan duyulan rahatsızlık. İnsanlar farklı düşüncelere sahip olabilir; bu çok doğal. Ama ortak hayatımızı kolaylaştıracak çözümleri bulabilmek için asgari müştereklerde buluşmamız gerekiyor. Ne yazık ki sert dil, toplumu yoran bir unsur haline geldi. Oysa yapıcı dil hem siyasetin güvenilirliğini artırır hem de vatandaşın umut duygusunu besler.

Dünyada örneklerine baktığımızda, siyasi rekabetin yüksek olduğu ülkelerde dahi ortak akıl mekanizmaları işletiliyor. Kriz anlarında iktidar ve muhalefet bir araya gelip temel meselelerde mutabakat sağlayabiliyor. Bizim de ihtiyacımız olan bu kültürü geliştirmek. Çünkü gençlerimiz sadece bugünün tartışmalarını değil, yarının ufkunu görmek istiyor. Bu da ancak güven veren bir siyasi iklimle mümkün.

Bütün farklılıklarımıza rağmen bu ülkenin insanları olarak ortak hayallerimiz var: Daha adil bir düzen, güçlü bir ekonomi, özgürlüklerin korunduğu bir demokrasi ve dünyada saygın bir Türkiye. Bu hedeflere ulaşmak için siyasetin tüm aktörlerine büyük sorumluluk düşüyor. İktidarın kapsayıcı olması, muhalefetin yapıcı eleştiriyle birlikte somut çözüm önerileri sunması, medyanın dengeli bir dil kullanması ve vatandaşların da sağduyuyu öne çıkarması… Hepsi birbirini tamamlayan bir zincir.

Bugün ülkemizde siyasetin sert rüzgârları arasında biraz daha sakin, biraz daha yapıcı ve biraz daha umutlu bir yaklaşım geliştirebilirsek, yarınlara çok daha güvenle bakabiliriz. Çünkü siyaset, sonunda hepimiz için “birlikte yaşanabilir bir Türkiye” kurmanın aracıdır. Ve bu ülkenin insanları, ortak değerler etrafında buluşmayı başardığında önünde hiçbir engel duramaz.