ÖĞRETMEN KİMDİR?
Bir ülkenin hapishanelerinin, hastanelerinin ve mahkemelerin çok yoğun olması, o memlekette eğitim, sağlık ve adaletin olması gerektiği gibi çalışmıyor olduğunun işareti sayılabilir. Bir başka ifade ile söylemek gerekirse bir ülkede adalet dağıtmakla görevli kimselerin, öğretmenlerin, doktorların, din görevlilerinin olması gerektiği gibi hatta idealistçe görev yapmaları gerekir.
Günümüzde sadece bizim ülkemiz değil dünyaya baktığımızda da küresel yapının mimarları olan memleketlerde dahi eğitim anlayışları vesilesi ile dünyanın yaşanmaz hâle geldiği görülmektedir. Son yüzyılda meydana gelen birinci ve ikinci dünya savaşları, enerji savaşları, ideolojik savaşlar, iktisadi savaşlarla ve bunlara bir de su savaşlarını ilave edersek durum açık seçik ortaya çıkar. Ayrıca sera gazı salınımı, covid 19 salgınının yanı sıra tarihte belki de ilk defa obezlerin açlık çekenlerden fazla olmasını da bunlara ilave edecek olursak küreselleşmenin mimarı olan kıta Avrupası ve Kuzey Amerika kaynaklı eğitim anlayışının bizleri ne durumlara düşürdüğünü görebiliriz.
Bütün insanların yanında ve de özellikle küreselleşmenin mimarı olan kıta Avrupası ve Kuzey Amerika’da var olmanın, itibar görmenin para, makam ve güce dayanması; faziletli ve fakat fakir olanın itibarsız olması meselenin felsefi ve ahlaki açıdan nasıl tefessüh ettiğini görmemiz için fevkalade önemli bir göstergedir.
Yukarıda sayılan meselelerin/sorunların çözümünde pek çok etken söz konusudur elbette. Ancak bizim konumuz öğretmen olduğu için meseleye bu açıdan bakıp birkaç kelam etmenin gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Konfüçyüs’e (Confucius, Kong Fuzi) “yıkılmakta olan devleti düzeltmek için işe nerden başlarsın” diye sormuşlar. O da “isimleri düzelterek” diye cevap vermiş. Bu bağlamdan hareketle bir ülkenin durumunu düzeltmek veya güzelleştirmek istersek öğretmen kimdir sorusunun cevabını öğretmen isminden hareketle anlamaya ve anlatmaya çalışmak isabetli bir başlangıç olabilir.
Öğretmen kelimesini köken itibari ile inceleyecek olursak bin yıldan daha fazla bir zaman önce kullanılan ve “ök/öğ” kökünden türediğini görürüz. Ök/öğ kelimesi akıl, zihin, zekâ, vicdan, merhamet, koruyan, kollayan, yol gösteren ve şaşırmayan akıl anlamlarındadır. Bu durumda öğretmen de akıllı, zeki, vicdanlı, merhametli, koruyup kollayan, ve şaşırmayan akıl sahibi meslek erbabı anlamındadır. Nitekim günümüzde “ök” kelimesinden türemiş ve hâlâ kullanılan öksüz kelimesi de , aklı, zekası, vicdanı, merhamet edeni, koruyup kollayanı kalmamış insan anlamında annesi ölmüşler için çok isabetli bir şekilde kullanılmaktadır.
Öğretmenlerin isminin anlamına göre görev yapabilmesi için, buna göre donanımlı olmaları, böyle yetişmeleri gerekir. Bunun içinde evvela hedef, amaç ve ideallerini bilmeleri ve sonra da görev yetki ve sorumluluklarının farkında olmaları gerekir.
Günümüzde hâlâ ülkemizde ve dünyada bir nebze de olsa ilimden, irfandan, insanlıktan, vicdandan. merhametten, öz eleştiriden bahsediliyorsa nispeten böyle öğretmenlerin var olmasındandır. Ancak olması gereken bütün öğretmenlerin böyle ve fakat buna uymayanların istisna olmalarıdır.
Öğretmenlerin, akademisyenlerden farklı olarak, öğrencilerini, mesleklerinin kelime anlamında olduğu gibi yetiştirmenin yanı sıra, milletin kültürünü severek yaşayacakları ve evrensel boyuta taşıyacakları ölçüde milletin evlatlarına öğretmeleri gerekir. Bu hem okulun ve hem de öğretmenin en başat görevleri arasındadır. Bunun için de öğretmenlerimizin yetişirken kültürün kapsadığı bütün alanları çok iyi bilerek, içselleştirilerek yetiştirilmeleri olmazsa olmazlardandır. Her öğretmenin “kültürümüzden bir sınava tâbi tutulsam kaç puan alırım” diye düşünmesi ve cevabını değerlendirmesi meslekî gelişim için elzemdir.
Yukarıda anlatılan şekilde ismi ile müsemma olan öğretmenlerin kölesi oluruz. İsterse bizi hizmetinde kullanır, isterse satar ve isterse âzâd eder. Bu nitelikteki öğretmenlerin senede bir gün değil her gün öğretmenler günüdür. Her günleri kutlu, muştulu ve aydın olsun.